4.04.2012

MAKTUB


"Ne Dünya değişir ne biz...


Olduğumuz yerde, olduğumuz noktada saplanıp kaldığımız tüm gerçeklerin ortasında yapayalnız olduğumuzu anlamamız için illa çöle mi düşmemiz gerek sevgilim ? 


Türlü türlü yalnızlık yaşadım. Her şehrin yalnızlığına, her şehrin çölünde sabahı düşündüm. Gezgin değildim, kaçaktım. Peşimde ne polis, ne askerler ne ejderhalar vardı. Kendimden kaçarken kendimin peşine düşmüştüm sadece. İşte benim hikayem böyle başlıyor Sevgilim. Sonunu senin yazmana izin verdim. Çünkü artık gidecek yerim kalmadı, yolun sonuna geldim.


Bazen ölmeyi istediğimi hatırlarım. Çünkü bittiğinde, her şey bitmiş olacaktı işte. Hislerimin ruhuma ait olduğunu unuttuğum zamanlardı, bedenim gidince her şeyi bitmiş sayacaktım.Çok mu küçüktüm? Çocuk muydum? Bunları düşünürken anlamını bilmediğim şarkılara ağlardım. John Locke yanılıyor Sevgilim. Boş bir levha sevgiyi bilir. Ve ben boş bir levha olarak doğmadığımı biliyorum. En az ölümü istediğim kadar inadına yaşamak istediğim zamanları hatırlarım. Güneşin ve gökyüzünün hatırına gülebilmeli insan değil mi? 


Şimdi Sevgilim, ölmeden önce sıcak kan tadını alır gibiyim. Seçme şansım olsaydı, hızlı bir şekilde ölmeyi dilerdim. Senin verdiğin savaşta tek bir kurşunla mesela... Kahraman olmak için değil, son ana kadar "vazgeçmeden" yaşayabilmek için isterdim bunu. Şimdi ne kadar savaşırsam savaşayım, bir yerde vazgeçip ölüme bırakacağım kendimi... Çünkü boş bir levha vazgeçmeyi bilir. 


Sana çok şey anlatmak isterdim Sevgilim. Son kez yüzünü görmek isterdim mesela... Konuşmadan duramam bilirsin. İlla ki gülümserim. Boş bir levhayken de gülümserdim. Sana bunları akşam olmadan yazıyorum. Bir daha hiç bir sabahı göremeyecekmişim gibi ama hiç bir sabahtan da vazgeçmemişim gibi yazıyorum. Ben kelimelerimle Dünyayı değiştirdim...


Sen de bizi değiştir."


Beyrut. 

"Çöl"


No comments:

Post a Comment