8.19.2012

Bir Bayram Mektubu

Beyrut ve Zahir'e...

"Bazı çocuklar hiç doğmadan ölürler"

Bugün bayram, geçin karşıma oturun size bir şeyler anlatacağım.

***

Yazdığım öyküleri bırakıp kendi hayatım için ilk ve son kez bir masal yazdım. Yıllar önce başlayan ve yıllar sonra devam edeceğini umduğum çok güzel, çok hoş bir hikaye... Size defalarca anlatıp "asla vazgeçmemeyi" öğretirken örnekler vereceğim güzel bir masaldı.

Hayatımda boyunca çok ayrılık yaşadım. Bir yere ait olmama duygusunu henüz doğmadan kabullenmiştim. Hiçbir şehire ait olmadan, hiçbir şeye bağlanmamayı öğrenerek başladım yaşamaya. Bir tek ailem vardı. Arkadaşlar, okul, can dostlar, sokaklar, evcil hayvanlar.. Hiçbirine bağlanamazdım çünkü hep bir gün o şehirden ayrılacağımı bilerek yaşadım. Her şehirde birşeyler bıraktım.
Bir şehirde her sabah uyandığımda penceremden bana selam veren Erciyes'i bıraktım mesela. Bana gülümsediğini düşünürdüm  Bir gün onun zirvesine çıkacağımızı hayal ederdik. Yaşım kaçtı hatırlamıyorum belki 6 belki 7'dir. En büyük korkumuz Erciyes Dağı'nın patlaması ve bizi yok etmesiydi. O şehirde çocukluk korkularımı bıraktım...
Çocukluğumu bıraktım bir şehirde. Anılarımı, arkadaşlarımla oynadığım saklambaçları, ip atladığım bahçeleri bıraktım. Okuma yazma öğrendiğim sıraları, ilk öğretmenimi, ilk gelecek hayalimi bıraktım. Bisiklet sürdüğüm sokakları bıraktım. Bir kış günü çocuk aklımla çılgınlık yapıp bisikletimle sokağa çıktığım o ıssız huzurlu akşamı bıraktım... Apartmanda ki gence aşık olan bir komşu kızı için o gencin camına attığım dev kartopunuı bıraktım.
Çok sevdiğim evcil hayvanları bıraktım. Köpekleri pek severdim. Babam da işyerindeki köpekleriyle oynamama izin verirdi hep, onların büyümesini izlemek onlarla oynamak en büyük zevklerimdendi. İnsanlardan daha eğlenceli gelirlerdi bana. Bir sabah onları da bıraktım.
Okul sıralarında herşeyimi paylaştığım dostlarımı bıraktım. İngilizceyi öğrendiğim arkadaşlarım, birlikte roleplay'ler yazıp oynadığımız arkadaşlarımı bıraktım. Tüp çikolatayla kendime sakal bıyık yapara "CHOCOLATE MAN"  karakterini yaratarak her hafta sınıfta sahnelediğimiz oyunları bıraktım. Polis bayramlarında babamdan gizlice polis telsizini alıp kendi aramızda eğlendiğimiz günleri bıraktım. (Emniyet Teşkilatı kusura bakmasın, çocuktuk yaptık bişeyler:)

Ardımda bıraktığım her şehir bana vazgeçmeyi, vazgeçmek zorunda olduğumu öğretti. Her yeni şehir hep büyük ayrılıklar demekti. İnsan bağlanmamayı böyle öğreniyor. Dedim ya bir tek ben ve ailem vardık hayatta... Gerisi 74 model turuncu bir Audi ile yollarda olmaktı. O araba adeta vatanımdı.

Bugüne kadar ailemden başka herkesden ve herşeyden vazgeçebildim. Çünkü benim için hayat 74 model turuncu Audi'nin (ablam ve ben ona DÜLDÜL derdik:) içindekilerden ibaretti. Onlar benim ailemdi. Onlar benim bayramım, onlar benim dostlarımdı. Tıpkı sizin gibi..

Sonra zaman geçti. Farklı bir şehirde büyüdüm. Sınırlarımla büyüdüm. Hayatıma asla girmemiş ve giremeyecek insanların arasında neşeyle büyüdüm.İnsanlarla arama çektiğim bağlılık duvarında asla ama asla onları kırmadım. Hep gülümsedim, hep gülümsetmeyi seçtim. Aslına bakarsanız çocuklar ben insanlarla arama mesafeyi ince bir tebessümle koyuyordum. Bu yüzden kimse beni incitemedi. Çünkü kimseyi incinecek kadar hayatıma sokmadım.

Sonra bir gün ailem büyüdü. Aile bölünerek çoğalır. Bizde bölündük, bizde çoğaldık. Sonra birgün ben sizin hayalinizi kurdum. Nasıl oldu bilmiyorum. Ama oldu,ikinizi de deli gibi istedim. Çünkü sevgi böyle bir şey. Hiç olmadık hayaller kurdurur.

Bunu söylemek zor, bunu size nasıl anlatırım bilmiyorum ama bugün sizden vazgeçmek zorundayım çocuklar. Tıpkı şehirleri bırakmak zorunda olduğum gibi, sizlerden de vazgeçmek zorundayım. Çok savaştım, çok çabaladım. Ama inanın yenilmedim. Eğer bu çölde bir savaş olsaydı hiç pes etmeden son nefesine kadar savaşmış, ve her şey bittiğinde tek bir kurşunla ölen bir savaşçının hikayesine benzerdi benim öyküm. Beyrut, Zahir... İnanın yenilmedim. Bazen ne yaparsanız yapın, dünyayı yerinden oynatsanız da olmaz. Yaşasaydınız siz de görebilirdiniz.

***

Bugün bayram, yıllar sonra bugün ellerimden öpecektiniz. Size aldığım güzel elbiseleri giyip, babanızın bayram namazından gelmesini bekleyecektiniz..Dedelerinizin sevindirecek, "ailem" olacaktınız. Size güzel masallar anlatacaktım, ninniler söyleyecektim. Sevgiyle ve huzur içinde bir hayat planlamıştım.

Bugün bayram. Size hiç okuyamayacağınız bir mektup yazıyorum.

Beyrut kızım, hiç öpemeyeceğim gözlerinden öpüyorum bu bayram.Kalbine çok güzel hikayeler hazırlamıştım. Naif ruhuna öyküler yazmıştım.
Zahir oğlum, hiç koklayamayacağım saçlarını kokluyorum bu bayram. Dürüst bir çocuk olarak büyüyecektin, cesur ruhuna öyküler yazmıştım...

Bu bayram siz olmadan çok yalnızım. İkinizi de öpüyorum, ikinizi de kendimden çok seviyorum. Şimdi tevekkül edip siz olmadan yola devam ediyorum. Bu kez 74 Model turuncu Audi'nin içinde ailemle değil; ailem olmadan ,siz olmadan yapayalnız yoluma devam edeceğim.

Sizi özledim, sizi hep seveceğim ve hep bekleyeceğim.

Selam ve Dua ile..
Anneniz,
Beyrut.


"In the past, no one questioned to you
In the past, no one questioned to me
In the past, that’s how it used to be
In the past, whatever happened
In the past, no one wanted to know"

Beyrut 2012