4.16.2010

Gün doğumunu izlemeyeli yıllar olmuştu o gün. Geçen yazdı ve hayatımı, ailemi kaybetmekten korktuğum için uyuyamamıştım kaç gece..

Yenilmemek için kaybedecek şeyleri olmamalı insanın. Herşeyi, herkesi arkasında bırakıp devam edebilmeli. Korku büyük bir zayıflık, acizlik...Düşünmeye engel bi durum.

Birden kendime geldim dün gece. Uyuyamıyordum. Kalkıp su içtim. Korktuğumu fark ettim, ürperdim. İçtiğim suyun tadı zehir gibiydi. Sonra o tadın kendi tadım olduğunu fark ettim. Zehir gibiydim..

Güneş doğmak üzereydi, ve ben korkuyordum.

Bunu fark ettiğimde vazgeçmeliyim dedim. Böyle geceler geçiremem, böyle bir değildim. Geçmişi tekrar yaşayıp aynı şeyler (hatta fazlasını) hissedip tekrar yenilemezdim. Gardımı tekrar almalıydım.

Güneş doğmak üzereydi, ve ben vazgeçiyordum.

Sabaha baktım sonra, taze güzel, arınmış herşeyden. İstanbul geceyi atlatmış.. Gülümsüyor herşey. Tadımdaki zehire rağmen gülümseyebildim. Hala bişeyleri, kendimi değiştrebilirdim. Kaçarak ya da vazgeçerek sadece kendimi kandıracaktım. Büyümeyi reddedecek, çamuruma biraz daha saplanacaktım.

Güneş doğmak üzereydi, yatağıma geri döndüm ve uyudum.Kaybedeceğim bişey vardı. Ve ben kaybetmemek için herşeyi yapacaktım.

3 comments:

  1. sanırım bu blogda okuduğum en güzel yazı.. ;)

    ReplyDelete
  2. ne desem bilemedim kifayetsiz kaldım:)

    ReplyDelete
  3. İstanbul'un gecesi aldatır, yıldızı azdır yörüğüm, dikkat et..

    ReplyDelete